Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Kültür sanatta kısıtlama ölüme sebep olur!   

2018-2019 Kültür Sanat sezonunu hayırlısıyla açtık. Yeni sezonun ülkemize, meslektaşlarımıza hayırlar getirmesini dilerim. 

Yeni bir sistem, yeni bir devlet yapılanmasını yaşadığımız bu sezonda özelikle kültür sanat alanında da aciliyet bekleyen hususlarda yeni reformlar, yeni yasal düzenlemeler yapılarak -gününü bir tek simitle geçirmek zorunda kalan, dizi yapımcılarının kapısında adeta karın tokluğuna bile rıza gösterip iş bekleyen- konservatuar, güzel sanatlar mezunu pırıl pırıl gençlerimiz de yeni sezona umutla girebilselerdi! 

Ne yazık ki, özellikle olağanüstü zamanları, sıkıntılı günleri aşmakta en aklı selim yolun kültür ve sanattan geçtiğini anlayamadık, dünyada pek çok örneğini görmemize rağmen anlayamadık! 

Hele hele sağ iktidar diye adlandırılan kesim tarafından bu alan, dillerde aciliyet arzeden uygulamada ise sıradan, olmasa da olur olarak değerlendirildi. 

Bu alandaki ilgisizlik ve politikasızlık da hem mevcut iktidarın siyasi kimliğine hem de ülke barışına an geldi, silah olarak geri döndü! 

Dikkat ederseniz, bütün yıkıcı, bölücü yapıların mektebi, toplum barışının ortak hayalde buluşmasını sağlaması gereken, kültür ve sanat alanı olmuştur maalesef! 

Bunun da en bariz örneği, yakın zamanda yaşadığımız, açtığı yaraların sızısı tazeliğini  koruyan, Gezi Parkı olayları olmuş, ortalığın yangın yerine dönmesini iki, üç sözde artistin attığı mesajdan çıkan kıvılcımlar sağlamıştır! 

İslam medeniyetinin bayraktarlığını yapan Türk kültürü layıkıyla ilgi görmediği için, başka medeniyet ve kültürlerin işgali altında inim inim inledi ve de inlemekte! 

Yaşanan bu hal üzerine en fazla söz söyleyen, söylediği sözler yüzünden de hem meslek çevresinde hem de mensup olduğu mahallede sevilmeyen adamların başında geldiğimin farkındayım! Hatta bunu bedelini de ekonomik alanda en ağır şekilde ödemek bir yana, karşılaştığım gönül dostlarının, “Abi seni ekranlarda göremiyoruz” sitemlerine, “Aslında …” diye söze başlayıp susmak zorunda kalmayı da her gün defalarca yaşayan biriyim! Bunu yaşanan hali şahsıma indirmek adına değil, bir durum tespiti için yazdım. Yoksa iki saniye sonrasını bilemediğimiz bu hayatta rahmetli anacığımın, “Oğul, Karunların sofrasına da otursan, asla dadamayacağın dadları da datsan asla köle olma, bilesin ki ne yersen ye çıkan aynıdır. Asla unutma, ne yersen ye helal ye!” sözü şiarım olmuştur! 

Onun için, gerek Anadolu’nun bir köyünden gelmiş olmam gerek ideolojik mensubiyetim gerekse de alanımdaki mensubiyetin mahalle baskısı beni hep, “Benden sonrakiler benim yaşadıklarımı yaşamasınlar” duygusuna dolayısıyla da gayretine itti! 

Nasıl itmesin? 

2018-2019 Kültür Sanat Sezonu açıldı, lakin kıt kanaat imkanlarla oyun sahneye koymaya çalışan özel tiyatrolar bakanlık yardımlarını hala alamadılar! Yardım dedimse, sakın öyle her sezon başı futbol takımlarına verilen meblağlarla karıştırmayın, en fazla alan 70 bilemediniz 80 bin Türk Lirası alıyor! 

Sezonun ilk oyununu oynamak için sahneye çıktığımda, ön sıralarda oturanların kıt kanaat oyun sahnelemeye çalışan, her sezonun sonunda da bir önceki sezondan kalan borcuna borç katan meslektaşlarım olduğunu görünce zarafet ve inceliklerine çok duygulandım! 

Oyun bitimi çay sohbetinde öğrendim ki, iş artık dert boyutunu aşmış adeta var olma yok olma noktasına gelmiş durumda, çünkü ne zaman ekonomi nezle olsa, o nezle olan vücudun bağışıklık sisteminin tek ilacı olan kültür sanatta kısıntıya gidiliyor, özellikle de yerel yönetimlerce! 

Bu düpedüz hem ilacı hem hastayı öldürmek yok etmektir! Dünya tecrübesi göstermiştir ki, bu gibi durumlardan en zararsız çıkış yolu, tam aksine kültürdür sanattır! Sanat ayna tutar, insanımız aynada kendini görür, iyileşme sağlar! 

Şimdi sizler bana, “Kaç para kazandırıyorsunuz da para istiyorsunuz “ demeyin, sakın! Eğer bunu derseniz bizleri üzersiniz, lakin  birey olarak kendi kafanıza, yetmedi evlatlarınızın kafasına yumruk sopa vurmuş  hatta kurşun sıkmış olursunuz! Bizim işimiz sizin kimliğinizin dilidir, dilsiz kalırsınız! 

Buyurun, milyarlarca liraya varan yardım yapılan, saha tesis alanında dünyanın en ileri ülkesi konumuna gelinen, her fırsatta yasa çıkarılan (Ben yapılan yatırımlara  asla karşı değilim)  futbolda önceki hafta Konya’da bir hadise yaşandı, hem de medeniyetlerimize başkentlik yapmış iki şehrimizin (Konya ve İstanbul) takımları arasında! Gencecik evlatlarımız maç sonrası birbirlerinin boğazına çöktüler! 

Buradan iddia ediyorum, eğer o gençlerin çantalarındaki  kramponlarının yanında, bundan tam 13 yıl önce bugün (11 Ekim 2005) aramızdan ayrılan merhum Attilâ İlhan’ın  bir şiir kitabı, yanı sıra “Kültürel Savaş” adlı kitabı, hafta içi gitmeyi düşündüğü bir tiyatro, konser bileti olsaydı yenilen, yenen takımı tebrik eder ve Konya takımı Beşiktaşlı sporculara medeniyetimizin başkentlerinden biri olan Konya’yı gezdirirdi! 

Hülasa, özellikle bu zor günlerde, kültür sanat alanına alabildiğine her zamankinden daha fazla imkan arttırılmalıdır, çünkü böyle zamanlarda sanat nefes aldırır, ayna tutar, insanımız kendisine çeki düzen verir, zayıflayan bağışıklık sistemi güçlenir, en önemlisi de sanatın gösterdiği çıkış yolu güzelliğe çıkar!